Kimi vatanına hasret kimi yârine
Kim icat ettiyse boynu devrile
Gidenler dönmüyor her ne hikmetse
Çilesi tükenmez çekilmez gurbet.
Anadan ayrılan kuzu misali
Yusuf’u arayan Yakup misali
Yedi şu ömrümü çürüttü teni
Yolları çileli tükenmez gurbet.
Akşam olur acep sıla ne yanda
Dar geliyor, artık beden bu cana
Yeni değil doğduğumdan bu yana
Çekemedim çekilmiyor bu gurbet.
Kul sadık der ana gibi yar olmaz
Bulandı sularım gayrı durulmaz
Ölürsem de arayanım hiç olmaz
Çekil dara yıkılasın ey gurbet.
Yazıma başlamadan önce sizlere gurbet üzerine yazılmış bir şiirle hitap ettim.
İnsanların alıştığı, sevdiği topraklarda, sevdiklerinin bulunduğu, kendini mutlu hissettiği yerlerde yaşamak istemeleri en doğal haklarından biri, ama bazen ayrılıklar, gurbet, ya da gurbet hissiyatında bir hayat, bazen iş, bazen ideal hayaller gereği ya da çeşitli başka sebeplerden dolayı kaçınılmaz bir hal, bir yaşam tarzı olabiliyor.
Zaman zaman gurbet, ayrılıklar konusunda düşüncelerimizi çeşitli şekillerde dile getirir, duygularımızı paylaşırız. ’Gurbet garip için zor bilmecedir’ ya da ‘’Gurbet o kadar acı ki’’ diye başlayan hüzünlü nağmeler kulağımıza gelir, bazen bizleri bir hüzün çemberine sarar sarmalar ve alır bir yerlere götürür.
Ayrılıklardan kurulmuş hayatlar birbirlerine benzer. Kimi anadan babadan kimi de evlatlarından, kimi de vatandan, yardan ayrılmıştır, hasret duygularıyla yürekler yanıp tutuşmuştur.
Aslında Dünya hayatı, biz DÜNYA SÜRGÜNÜ olan insanlar için başlı başına GURBET değil midir? Ama Rabbimiz bize bahşetmiş belirli bir süre için Dünya hayatını ve tüm güzelliklerimde biz insanlar için var etmiş. Dünyayı cennet bahçesine ya da cehenneme çevirmeyi insan iradeleri belirlemiş. Acısıyla, tatlısıyla, hüzünlerimizle, sevinçlerimizle yaşayıp gidiyoruz. Ne kadar tatlı varlıklardır çocuklar, sevmeye doyamadığımız, dolayısıyla küçüklüklerimin, her anılarının tadını güzelliğini doyasıya yaşamak arzusuyla, çok hızlı büyümelerini pek fazla da dilemediğim ama hiç anlamadan hızla akan zaman içersinde, tüm varlığım diye nitelediğim çocuklarımın, bir bir eğitim için başka şehirlere gitmeye başlayınca ayrılık banada çok zor gelmişti. Kendimi birden bir boşluğa düşmüş gibi hissetmiştim. Çocukların boşalan odasına giremiyor; hatta oda kapılarının önünden geçerken bile kendimi kötü hissediyordum.
Arkadaşlar ile bir kaç gün sonra bir araya geldiğimizde hal hatır, çocuklar sorulunca, sevmediğim bir huyum, çok cabalasamda bazen engel olamadığım, gözyaşlarım süzülüverdi ve ağlamaklı olarak çocuklarımın gitmelerine üzüldüğümü anlattım, bunu duyan bir arkadaşım bana: ‘’Hatice Hanım sakın! Bunu bir daha duymayayım, keşke! Benim oğlumda sağ olsaydı da isterse dünyanın öbür ucuna gitseydi; dünyanın öbür ucunda yaşasaydı’’ diyerek tepki gösterdi. 14 yaşındaki oğlu, baraja düşen ve boğulmak üzere olan kız arkadaşını kurtarmak için ardından atlamış, arkadaşını kurtarmış ama ne yazık ki kendisi hayata veda etmişti. Bana söylenen bu sözler kendimi toparlamama neden oldu. Arkadaşımın bu acı durumu hafızamda önemli bir uyarı olarak kaldı. O andan itibaren sevdiklerim sağ olsun iyi olsun, isterse dünyanın öbür ucunda olsunlar diyorum, öyle düşünüyorum. Daha sonrasında da zaten büyük oğluma seve seve destek olarak uzaklara uğurladım.
Artık benim için gurbet gibi sözcüklerinin pek bir anlamı kalmadı. Bu konuda rahat ve huzurluyum. Aslında düşünürsek tüm sevdiklerimizin her zaman yanımızda bulunması mümkün değil, bir tek sevdiğimizin bile yakınımızda bulunması bir nimet değil midir? Şükür gerektirir. Yaşamak, sevmek ve sevilmek değil midir?
Hayatın tadıda sevgiyle başlar, her daim yüreğimizde olan sevgiyle yaşanır tüm güzellikler. Sevgi hep içimizde o halde mutluluk neden hep bizimle olmasın. Ayrılıklar bazen kaçınılmaz, o yüzden bunu bir drama haline dönüştürmeden mutlu olmaya çalışmak en güzeli değil midir? Zaten bir süre sonra uzaklığa da ayrılıklara da alışılmaz mı? Zaman gelir hasretliklerde giderilir. Yeterki sağlık olsun, gönüller bir olsun.
Sağlıklı olmak çok büyük bir nimet, şükür gerek
Sağ olsun, sevdiklerimiz ırak olsun.
Gurbet nedir ki?
Her şey biz insanlar için OLSUN.
Sular akar sel gibi
Rüzgâr eser yel gibi
Gökyüzü kararmış
Güneş doğmaz hava sis gibi
Suları içsen içilmez
Geceleri yollarda gezilmez
İnsanları soğuktur laf edilmez
Gelme kardeş buraya
Bir daha geri dönülmez
Şu zalim gurbetten bıktım usandım
Sevdiğim bu elden göçek de gidek
Sıla hasretinden kül olup yandım
Kuşlar gibi gökte uçak da gidek
Çengelköy’den Çanakçıya yakın mı yakın
Giresun’dan biraz öteye bakın
Vardım ki tarlada kurumuş fındık
Dökülmüş taneler toplayıp da gidek
Aşar mı yolumuz borandan kardan
Karabörk’ten bir haber gelmedi yardan
Gidelim sevdiğim geçtim bu kardan
Yayla sularından içek de gidek
(( Flaş Haber ))